Türkiye’de evlilik süreci, özellikle Anadolu kültürünün etkisiyle, hem bireysel hem de toplumsal anlamda birçok karmaşıklığı beraberinde getiriyor. Geleneksel örf ve adetler, evlilikleri genelde daha masraflı ve zorlayıcı bir hale getiriyor. Bu kültürel beklentiler, çiftlerin evlilik öncesinde ve sırasında ciddi bir maddi yük altına girmesine sebep oluyor. Düğün organizasyonlarından, alınacak eşyalara kadar her detayda “ne derler” kaygısı ön planda oluyor. Genellikle, düğün yerinden nişan konseptine, mobilyaların markasına kadar her şey topluma gösteriş yapma arzusuyla şekilleniyor. Özellikle sosyal medyanın etkisiyle, bu süreç bir mutluluk değil, çevreye sunulan bir performans hâline gelebiliyor.
Bu durum, düğünlerin ve evlilik hazırlıklarının büyük masraflar doğurmasına neden oluyor. İnsanlar çoğu zaman, hayatlarında yalnızca birkaç kez görecekleri kişiler için devasa masraflara katlanıyor ve bu masraflar, evliliğin ilk yıllarına ciddi bir ekonomik yük bindiriyor. Oysa evliliğin başlangıç yılları, çiftlerin en huzurlu ve keyifli zamanları olmalıdır. Ancak düğün borçları ve diğer harcamalar, bu yılları çiftler için zorlaştırıyor.
Evlilik süreci, sadece çiftler arasında bir bağ oluşturmakla kalmıyor; aynı zamanda iki aile arasında da bir bağ kurulmasını gerektiriyor. Türkiye’de evlilik, bireyler arasındaki bir ilişki olmaktan çıkıp aileler arası bir anlaşma hâline dönüşüyor. Bu durum, evlenen kişilerin, eşlerinin ailesiyle ve akrabalarıyla uyum sağlama zorunluluğu doğuruyor. Ailelerin geleneksel beklentileri, sorunları ve olgunlaşmamış tutumları, çiftlerin evlilik sürecini daha da zorlaştırıyor.
Kadınların bu süreçte karşılaştığı zorlukların yanı sıra erkeklerin de durumu sorgulanabilir. Geçmişteki babalarımız veya dedelerimiz kadar sorumluluk alabilen, ailesine sahip çıkan erkeklerin sayısı günümüzde azalmış durumda. Erkeklerin aile içindeki rollerini yeterince yerine getirememesi, ilişkilerdeki dengeyi olumsuz etkiliyor ve bu durum, evliliklerin sağlam bir zemine oturmasını güçleştiriyor.
Evlilik gerçekleştikten sonra ise çiftler birçok yeni sorunla yüzleşmek zorunda kalıyor. Geçim sıkıntısı, enflasyon ve ekonomik krizler gibi durumlar, çiftlerin hayatını doğrudan etkiliyor. Özellikle çocuk sahibi olmayı düşünen çiftler, bu sorunlar nedeniyle büyük bir ikilem yaşıyor. Türkiye’de sağlıklı gıdaya erişim sorunu, bireylerin sağlık durumlarını ve doğurganlık oranlarını da etkiliyor. Bu durum, çiftlerin aile kurma hayallerini ertelemelerine ya da tamamen vazgeçmelerine yol açabiliyor.
Sonuç olarak, evlilik sürecindeki sorunlar sadece bireylerin değil, toplumun genel yapısından kaynaklanıyor. Hem kadınların hem de erkeklerin karşılaştığı zorluklar, bu süreçte ortak bir bilinç ve anlayışla aşılabilir. Ancak bireylerin ve ailelerin üzerindeki kültürel ve toplumsal baskılar azalmadıkça, evliliklerin zorluklarla dolu bir yolculuk olmaya devam edeceği bir gerçek.
Esinlenilen tweet: https://x.com/Vasili_Cuykov1/status/1878834764779548964
çok yerinde tespitler.